29 Eylül 2014 Pazartesi

Kişisel Gelişim

Genel olarak kişisel gelişim kitaplarını çok severim. Hele de okunası güzel kitaplar çıktıysa karşıma ve bana bir şeyler yaptırdıysa o zaman artık beni durduramazsınız. Karşıma çıkan kişisel gelişim kitapları bahsettiğim gibi kendimi değişik aktiviteler değişik düşünceler katan kitaplar oldu. 

5 ay önce Yeniköy'de ki (ahh Yeniköy'üm canım Yeniköy'üm) Macro'ya öylesine girmiştim. Kasaya yakın yerlere indirim olan kitapları koyarlar ya orada ismi dikkatimi çekti ve arkasını okudum, beğendim. Tam da o sıralar diksiyon kursunda şans ile ilgili bir konu geçmişti. 5 tl di ve ben de aldım kitabı. 
"Şans hayatınızı nasıl değiştirir?"
-Kitapta genel olarak pozitif düşünme ile hayatın bize sunduğu şansı kaçırmayız olayından bahsediyor. Aslında hepimizin şansı var ancak bir kısmı bunu fark ediyor bir kısmı hiç görmüyor bile. Bununla ilgili kitapta ki şu kısım tam özetleyici aslında; 
+ Çok sıcak bir günde (herhangi özel bir yere gitmiyorsunuz veya yetişme telaşınız yok) bir pencerenin altından geçerken başınızdan bir bardak su boşalıyor; 
1. kişi: Ahh ne şanslıyım bu sıcakta serinledim. 
2. kişi: Lanet olsun zaten hep böyle terslikler beni bulur. 
Neyse asıl bahsetmek istediğim yazarın daha şanslı olma adına verdiği bir taktik beni etkilemişti. Şansımızı artırmak için kendimizi dışarı atmamız gerektiğini veya hep yapmak istediğimiz şeyleri bahaneler üretmeden yapmamız gerektiğini vurguluyordu. Bunun için şöyle diyordu;

- Kendinize bir etkinlik listesi yapın, ama bu gerçekten yapmak istediğiniz şeyler olsun. Etkinlik herkese göre değişir. Daha önceden gördüğünüz ve bir türlü yapamadığınız kek tarifi de olabilir, bisiklet sürmekte, dağa tırmanmakta. Bu listedeki aktiviteler 6 tane olmalıdır. Her aktiviteye ister sırayla ister karışık şekilde 1 den 6 ya numaralandırın ve daha sonra elinize bir zar alıp, atın ve çıkan sayıda ki aktiviteyi yapın. 3 mü çıktı. Onu yapmadan diğerine geçemezsiniz! Ben yaptım, çok eğlendim. (Aktivite listemde 1 gün boyunca fotoğraf çekmek vardı. Onun için ayrı bir yayın yapacağım).
 Ne kaybedersin? 

1-2 ay önce sıradan bir D&R turumda karşıma çıkan bir kitap. Kitabın içeriğinde sürekli muhabbetin dönüp dolaşıp geldiği yerler vardır ya; neden yalan söyleriz? neden aşk acısı diye bir şey var? ağlamak neye yarar?.. vs. tarzı muhabbet tadında bir kitap. Bazen çok daldan dala atladığı noktalar vardı ancak genel olarak sohbet havasında geçmesi kitabı kısa sürede bitirmemi sağladı. Daha sonradan kitabı elime aldığımda dönüp okuyacağım birçok yer işaretledim. 
REM (Rapid Eye Movement) olduğunu öğreten kitap olarak aklımda kalacak hep :) Bir de şaşırdığım diğer bilgi kadınların gözyaşlarında erkeklerin testosteron hormonunu düşürücü kimyasalların olduğunu öğreten kitap olarakta aklımda kalabilir :) tabi ki şaka yapıyorum ama çok ilginç değil mi ya?!



Geçen hafta psikolog a gittim. Hayatımda ilk defa böyle bir olayın içinde buldum kendimi. Aslında daha öncede denemiştim ama kapısından geri dönmüştüm. Ne gerek var gibi düşünerek. Bu sefer dedim ne kaybederim gideyim. En fazla zaman kaybederim onu da her zaman yapıyorum zaten dedim :) 
Neyse gittim, konuştum, dinledim ve çıktım. Pişman olmadım. Yine gideceğim. 
Hayatıma dışarıdan bir göz ile bakmış oldum. Kendimi eleştirdim ki bu çoğu insanın yapmadığı yapamadığı bir durum. Gerçekten dikkat etmem gerekenleri fark ettim. Kendime farkında olmadan kullandığım kelimeler ile çok fazla şartlar koyduğumu fark ettim. 
Günseli Hanım, bana kitaplar önerdi. İnsan canı sıkıldığında hep boş işler ile uğraşır dedi. Hayatındaki amaçların ve yapman gereken şeyler için zamanını iyi kullanmalısın dedi, 1440 Dakika kitabı da bunlardan biriydi. Aldım, okudum. Gerçekten insana çok şey katıyor. Çok fazla doğru şeyler söylüyor. Zamanımızı nasıl öldürdüğümüzün farkında değiliz. Her şeyi yapabilen insana da bize de gün 24 saat! Çok zor gerçekten çok zor bir olay zamanını yönetmek. Bunun için sahip olman gereken en önemli 2 özellik;
1- Zaman yönetme becerisi kazanmak
2- Hayata dair ENERJİn olacak.
Bence her şeyin başlangıcı enerji. Kendinde istediğin herhangi bir şeyi yapma enerjisi görüyorsan o işi yapmama şansın zaten yok. 



Önerilen diğer kitapta "NLP Zihninizi kullanma kılavuzu" daha dün başladım. Bittiğinde buraya yazacağım yine yorumları. Ama eminim o da bana çok şey katacak.

16 Eylül 2014 Salı

Fanusta kaktüs

Bunu takip ettiğim bir blogta gördüm. Ben de dedim fanusum var kaktüsüm var taşlarım var bir de toprak alırım olduda bitti. Asıl bunun daha gelişmiş modeli 'teraryum' var. Benimki teraryumun çakması. 
 
Öncelikle terasımın nimetlerinden faydalanıp, çıktım mis gibi havaya serdim yere malzelemeleri. Kaktüs toprağı ayrı satılıyormuş, bilmiyordum valla. Koçtaş'tan aldım. Fanus taşlar vardı. Kaktüslerimde 1.5 senedir falan benimle. Anneciğimin sevgililer günü hediyesi :)) 

Daha sonra önce biraz topraktan koydum, daha doğrusu yarısına yakını koydum hemen hemen. Kaktüsleri yerleştirdim. Büyük taşları kenarlara doğru dizdim, pek belli olmuyorlar maalesef. Daha sonra tekrar kalan toprağı üzerine koyup lacivert taşları zemin yaptım. Vee şirinleri yerleştirdim. Bence çok tatlı oldular :)) 



Aklıma sonradan geldi. Bence arkadaşa, anneye, artık kime olursa olsun böyle bir şey hediye edilebilir :) 

14 Eylül 2014 Pazar

Gölyazı

Bu yaz tatilimde aşırı denizli-güneşlenmeli bir tatil yapmadım ama bence gayet güzel ve arkadaşlarımla gezelim görelim bir yaz geçirdim. Bu hafta da yine klasiklerimizden Bursa turunda Gölyazı var. 

Arabadan iner inmez böyle bir manzara çıktı karşımıza..

Sonra ara sokaklarda yürüyüş yaptık. Bir teyze çıktı karşımıza, çok samimi, çok tatlı, şeker gibiydi valla. Ayaküstü konuştuk :)) Dikkat ettiğimiz diğer bir nokta da heryerde Atatürk'ün olduğu bayraklar ve yazılar.. 

Bunlar da kayıklı şirin fotoğraflarım :) 

Merkeze gittiğinizde zaten karşınıza çıkıyor ama tavsiye de edildiği üzerine 'Gölgören' restaurantına balık yemeye gittik. Turna-Sazan-Yayın balıklarını denedik hepsi lezzetliydi ama benim sıralamamda Sazan 1 numarada. Daha sonra Ağlayan Çınar da oturduk, şöyle bir manzaraya karşı ; 

Balıklara ek olarak kerevit i denedik. Deniz mahsulleriyle pek aram olmamasına rağmen ben bile beğendim. Zeytinyağı ve kekik koymuşlardı. Çok güzel olmuş. 

Poz vermeden duramazdım tabiki. Çok seviyorum fotoğraf çekmeyi, çekinmeyi. 

Güneşi Beklerken dizisini hiç seyretmedim. Meğer o dizinin bazı sahneleri burada geçiyormuş. Dizinin hayranı olmasanız bile gidip görmek gerekir. Bursa'da yaşayanlara: Küçüksanayi'den Gölyazı'ya otobüsler gidiyormuş. 

2 Eylül 2014 Salı

Mimoza

Aklıma gelmişken ve yazmaya başlamışken bunu atlamadan geçmemeliyim. Çünkü unutmak istemiyorum 🙈 Aylardan Haziran 2 arkadaşım ve ben tavsiye üzerine 'Melekler kahvesi'ne fal baktırmaya gittik, ama diğer arkadaşlarımın ısrarı daha çoktu. Ben amaaaam baktırmasamda olur kafasındaydım. Neyse o yüzden ilk tura beni attılar. 
(aşk ve iş ağırlıklı yorumlar yapmasını istedim)
M:Mimoza A:ben
- M: aşk ile ilgili sorunların var bu aralar. Nereye gidiyor bu çocuk aranız bu yüzden bozuluyor gibi. 
-A: (oha evet gidiyor evet bozuk)
-M: birisi var evet ama bu kişiye şuanki sevgilin diyemiyorum. Belki o belki başkası. Denize kıyısı olan bir ilde yaşıyor, baş harfi Ö , su burcu. Hepsi tutuyo mu. 
-A: evet tutuyor. 
-M: o zaman bu o çocuk. Sallantıya giriyor ilişkiniz haberin olsun. İş ile ilgili çok güzel şeyler görüyorum ama sen kendim iş bulamayacaksın. Baş harfi B olan birisi sana yardım edicek. Onun sayesinde bulucaksın. B harfinin üzerinde kelebek var. Çok iyi birisi. 
-A: (eve geldikten sonra bahsettiği B harfi dank etti çünkü omzunda kelebek dövmesi var)
-M: ağustos ayında işten ayrılıyorsun. Okulla ilgili mi devlet ile ilgili mi öyle bir işe giriyosun. Bunu yapman lazım. Çok iyi olacak ilerisi için. 
-A: ağustos ayında iştem ayrılıp, okulda projeye dahil olucağım belliydi 😳
-M: Aralık ayını bekle, hayatın değişecek hem iş hem aşk ile ilgili çok güzel şeyler olacak. 
-A: Allah'ım bu seferlik hemen Aralık olsa 😁 
-M: siz ailede 4 kişisiniz. Ama akrabalarından birisi var onu hiç iyi görmüyorum. (Ayrıntılı tarif etti ama ben burda söylemicem) seni çok kıskanıyor, sürekli seninle ilgili konuşuyor sürekli. Her bildiğini anlatma. 
-A: (peki 😳) 

Şuan hatırladıklarım bu kadar kesin hatırlamadığım şeylerde var ama genel olarak çoğu şeyi bildi. Arkadaşlarımın da aynı şekilde bildi herşeyini. Özellikle aşk ile ilgili yorumları çok yerindeydi. Sizde bir gidin derim. Nolucak yiaaaa. Bana Aralık ayı dedi ben tutuldum kaldım. Aralık ayına yükseği bitirmeye çalışıyorum ve farklı şeyler olmasına kendimi hazırladım. 

Meraklardayım cağnım. Tez zamanda gel.. 

Safranbolu


Safranbolu'dan bahsetmeye tabiki safranbolu evi fotografi atarak baslamaliydim. Kendimi doğal olarak Osmanlı zamanındaymışım gibi hissettim. Ama böyle padişah falan gelmiyor akıllara o zamanların insanları geliyor. Arnavut kaldırımlarda koşan çocuklar, sokak pazarları (organik ev yapımı ürünler tabiki), sürekli muhabbet eden komşular falan filan. Çok güzel hissettiriyor. Saf hissediyosun. Bide yürürken laf atan saygısızlar olmasa hiç keyfin kaçmayacak. Gözlememizi yiyip, hızlı bir çarşı pazar turu yaptık. Herşey Ayşe'nin uyku saatine göre planlandı. Ayşe > herşey :). (Yerim onu). Çarşıda nereye baksanız safranbolu evi temalı ürünler. Azcık abartmışınız sanki be. Tamam turistik falanda valla çok şey var ya. Önceden magnet almıştım. Çifte kavrulmuş lokum almadan dönemezdim zaten. Neyse fotoğraflar ile devam edelim. 




1 Eylül 2014 Pazartesi

Nerede kalmıştık

En son yazımı 2012'de yazdığıma inanamıyorum. Allah'ım zaman nasıl bu kadar çabuk geçiyor ve içinde olduğumuz halde anlamıyoruz. Bu kadar zaman önce neredeydin diye sordu blog bana, sıkıştın mı hayırdır diyor duyuyorum. Cevabım; evet çok fena sıkıştım çok. Önce bir defter aldım kendime canım sıkıldıkça yazmak için ama ben defter insanı pek değilim galiba hatta bence ben yazma insanı da değilimde işte maksat eğlenmek :) 

Tabiki bir gaza gelme söz konusu.. Bana zamanında bu blog u açtıran canım dostumun tekrar tavsiyesi üzerine geri döndüm (kaç gün kalacak bakalım). Bu 2 sene içerisinde canım dostum evlendi, Ayşe'si oldu, Ayşe'miz oldu. Allahım seve seve bitirdik çocuğu. Güzel hafta sonu ardından tabiki yine lanet okul-tez günlerine geri döndüm. Safranbolu gezisi için ayrı bir başlık açacağım.

Çok sıkıldım çok. Yalnız kalmayı severdim, hala sevdiğim zamanlar oluyor ama ben bu aralar çok farklı bir yalnızlık yaşıyorum. Ailem uzakta, Melih Amerika'ya dil okuluna gitti, 1 seneden fazladır beraber yaşadığım ev arkadaşım, ciğerim Bursa'ya taşındı. Canım Merve'm Bursa'ya taşındı. Hem iş hem ünide beraber olduğum arkadaşım erasmusa gidiyor. Tabiki bu bahsettiğim fiziksel yalnızlık birde bunların üzerine 5 senedir (Eylül26 da olucak) beraber olduğun insan seninle 12 gündür konuşmayınca ruhsal yalnızlıkta işin içine giriyor.

Neyse özetle içimi dökmeye yer arıyorum. Belki rahatlarım ha.