19 Ocak 2012 Perşembe

Turşunun en güzel hali


Yöresel lezzetler mevzu bahis olduğunda asıl bizim baş tacı lezzetimiz 'turşu kavurması' bunu her türlü turşu tipine yapabilirsiniz. Hiç daha önce yemeyenler bile müptelası olunca artık herkese anlatıyorum nasıl yapılacağını. Çok basit; 
       -Orta boy 1adet soğan resimdeki gibi ne çok kalın nede küçük doğranır,
       -Ortalama 2 yemek kaşığı yağ da soğanlar pişirilir, daha sonra pul biber eklenip turşu kavrulmaya başlanır.
15dakika kadar sonra hazır. 

(Turşu yapımı burda ince ayrıntıdır. Önce haşlama yapılıp soğuk suyla şok ve soğumasını bekleyip kalın tuz, acı biber ve sarımsak 3lüsüyle salamura yapılır. daha sonra istenilen büyüklükteki kaplara koyulur, üzerine kabı dolduracak kadar ılık su koyulur birazda sirke ilave edilebilir)

Afiyet olsun..mmmmmmm:)

Mıhlama


Kaç gündür canım çekiyorr kaaçççç:( kendim Orduluyum pek bu tipte yapmıyoruz fakat Trabzon lu arkadaş sürekli söylediği için yarın yeme planlarımı
kimse bozamaz! Şiddetle tavsiye edilir.

13 Ocak 2012 Cuma

Uğursuz olaylarmış

ÜLKEMİZDE KİMİ KESİMLERDE UĞURSUZ GÖRÜLEN BAZI OLAYLAR:

-Ziyaret yerlerindeki ağaçları kesenler çarpılır.
-Türbeden dışarıya bir şey, bir nesne götüren kişiler çarpılır.
- Mezarlığı parmağı ile işaret etmek iyi değildir. Parmakları ile işaret eden kişilerin parmakları kurur.

-Kurban kesilirken hayvan dilini dışarı çıkarırsa kurban sahibi o yıl içinde ölür.
-Bir çocuk sürekli ağlarsa o evde mutlaka ölüm meydana gelir.
-Yatarken çorapları baş tarafa koymak iyi değildir, insan çabuk ölür.
-Mezarlıktan taş, toprak alınmaz.
-Köpek uluması ölüme işarettir.

-Kefen makasla veya bıçakla kesilmez.
-Yılan öldürülüp, suya atılırsa ve yılan suda kaybolursa yağmur yağar ve durmaz, seller olur.
-Kurt uluyunca ya ayaz olur ya da kar yağar.
-Bir evin önünde baykuş öterse, o evde biri ölür ya da bir yıkım olur.

-Baykuş ötmesi uğursuzluktur, yanan bir odun alınarak baykuşa atılmalıdır.

-Bir kişinin önüne tavşan çıkması uğursuzluktur, mümkünse gidilen yoldan geri dönülür.
-Çakal uluyunca yere tükürmek gerekir, yoksa insanın başına bir yıkım gelir.
-Bir evin önünde karga öterse o eve haber gelir.
-Köpeğin vakitsiz, gece havlaması, horozun vakitsiz ötmesi, öküzün gece böğürmesi kötü şeylere işarettir.
-Ezan okunurken köpek uluması uğursuzluktur.
-Ateşe tükürmek, ateşe sövmek, ateşe tırnak atmak, su dökmek uğursuzluk getirir.
-Ateş yanan yere cinler girmez.
-Külün üstüne su dökülmez, işenmez.
-Gece kül dökülmez, evin bereketi kaçar.
-Ateşin çıkardığı ses, ateşi yakan kişi hakkında dedikodu yapıldığına işarettir.
-Karaağaçtan düşen yaşamaz.
-İncir ağacının altında uyuyanları şeytan alır götürür.
-Üzümün tanesini, karpuzun sap kısmındaki kabuğunun içini yiyenler yetim kalır.
-Gelin alayı kırkı çıkmamış kadının evinin önünden geçerse gelinin çocuğu olmaz.
-Kırkı çıkmamış kadının bulunduğu eve değirmenden un getirilmez.
-Hıdrellez günü dikiş dikilmez, ağaç, bitki kesilmez, canlı öldürülmez.
-Arife günü, yakını ölen kişi dikiş dikmez.
-Arife ve bayram günü ağaç kesilmez.
-Gece göle girmek iyi değildir. Geceleri cinler, peri kızları gölde yıkanırlar. Girenlerin ruhlarını periler çalar.
-Geceleri su üzerinden atlanmaz. Su birikintileri ecinnilerin ve perilerin mekanıdır.
-Kaynayan suya bıçak sokulmaz.
-Suya tükürmek uğursuzluk getirir.
-Akşam soğan yenen yere melekler gelmez.
-Gece aynaya bakanın ömrü kısa olur.
-Gece ıslık çalmak günahtır.
-Bir kişinin üzerinde dikiş dikilirse o kişinin kısmeti bağlanır.
-"Bismillah" demeden yemek yiyen kişi doymaz. Şeytan da onunla birlikte yemek yer.
-Gökkuşağının altında bir erkek geçerse kız, kız geçerse erkek olur.
-Dolu yağdığında dolunun kesilmesi için dışarıya sacayağı atılır.
-Salı günü çamaşır yıkanmaz, yıkanan çamaşırı giyen kişi onu kirletemez, ölür.
-Salı günü düğün yapılmaz.
-Yarım çay içen kadın dul kalır.
-Yola giderken tükürmek insana yıkım getirir.
-Üç yol ağzında yatmak uğursuzluktur.
-Ayakkabının ters gelmesi hastalığı işarettir.


Kaynak: Habertürk

2 Ocak 2012 Pazartesi

Aşk, asla paylaşılmayan sır

Leyla' ya sordular:
       ''Sen mi Kays'ı daha çok sevdin; yoksa o mu seni?''
       Kara gözlü, kara saçlı, kara benli Leyla iç geçirdi, üzüldü:
       ''Dostlar, bu nasıl bir soru, bana böyle bir soruyu nasıl sorarsınız ki?!...Elbette ben onu daha çok sevdim, onun beni sevdiğinden...''
        ''İyi ama Leyla, o senin için deliye döndü, çöllere düştü, adı Mecnun'a çıktı ve kurtlarla kuşlarla konuşur oldu...''
        ''İşte bakın, o gitti, bana olan aşkını ona buna anlattı, ben ise aha şuracığımda, kalbimin içinde onun aşkını saklayıp durdu, hiç kimse ile ne paylaştım, ne kimseye dert yandım. Şimdi siz karar verin, o mu beni daha çok sevmiş; ben mi onu?!...''




(Katre-i Matem den alıntıdır)